2 Temmuz 2015 Perşembe

Umut dolu içim...

  Yağmur başladı yarım saat kadar önce... Islatmadan, gürlemeden o kadar narin ve ince yağıyordu ki... Çıktım balkona. Bıraktım kendimi o saflığa... Durur mu anılar, hemen doluştular kafamın içine. Ama bu sefer bende izin verdim girmelerine. Yağmurda beraber yürüdüklerim geldi aklıma. Yine böyle ince ince yağan yağmurda şemsiye açmayı reddetip yavaşça ıslandıklarım... 
  Kızgınlık, hep bir noktaya kadar sizinle geliyor. İnsanoğlu o kadar hazır ki unutmaya, affetmeye, güvenmeye... Zaman geçtikçe hep iyi şeyler kalıyor hafızanızda. Geçmişinize şöyle bir yolculuk yapın, çağırın bütün anıları. Ne kadarı kötü, ne kadarı iyi? Veya ilk aklınıza gelen anı iyi miydi, kötü müydü? `Anı` kelimesi bile bana hep iyi şeyleri ifade eder. Sanki içinde hiç kötülük yokmuş gibi...
  Yine konudan konuya atladım, biliyorum. Niye mi anılara döndüm bu saatte? Çünkü anılar bizi var eden, hayatımızı şekillendiren. Ben o iyilik, güzellik dolu anıları hatırladıkça daha umutla bakmaya başladım hayata. İçim, uzun süredir olmadığı kadar sakin, rahat ve umut dolu... Yüzümde belki 1 saattir süren aptal bir gülümseme var. O kadar uzun zaman olmuş ki böyle hissetmeyeli. O kadar çok yıprattım ki kendimi. Ama şu an kendimi çok değerli hissediyorum. 
  Ve gerçekten de hiçkimse kendinizden daha değerli değil.