29 Mart 2014 Cumartesi

Bağlanmayacaksın...

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. 

O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…


Can YÜCEL

16 Mart 2014 Pazar

Tam bir delilik hali.

  ' Özgürlük delilikle gelir, aklı başındalık tutsaklıktır. '

  Bu sözü akşam bir arkadaşım yazmıştı. Öyle bir zamanda gördüm ki bu sözü başka bir zaman görsem bu kadar anlamlı olmayacaktı benim için. 
  Dün akşam benim tamamen aklımın gittiği ve içimde biriken herşeyin bir anda ortaya çıktığı bir zamandı. Öyle güzel öyle rahatlatıcı bir şeydi ki bu... Hiçbir şekilde kendimi kısıtlamadığım, ne istiyorsam ne hissediyorsam hiç düşünmeden yaptığım doyasıya özgür bir zaman... Aynı sözde de dediği gibi tam bir delilik hali... Sokaklarda deliler gibi bağırarak şarkı söylemeler, hiç kimseyi tınlamamak, insanların ne düşüneceğini hiç takmamak, ağzına ne gelirse söylemek, dilediğince oynamak... İçinden ne gelirse hiç saklamadan, tutmadan bırakıp yapmak... 
  Çok garip ve belki de çok imkansız geliyor dimi bunlar? Ama değil... Biz kendimizi bıraktığımız, o çevre baskısını üzerimizden attığımız anda bunların hepsi bir anda gerçekleşebiliyor... Siz sadece zamanın ellerine bırakıyorsunuz kendinizi... O zaten sizin için en güzelini en keyiflisini hazırlamış oluyor. 
  Ben zamanın ellerine bırakabilmek için kendimi biraz yardım aldım. Ve o yardımın etkisinin hiç geçmemesini istedim. Hiç uyumamak istedim... Ama geçti gitti... 
  Şu an diyorum ki iyiki yapmışım... Her saniyesine değdi ve asla pişman değilim... Bir daha yapmayı da sabırsızlıkla bekliyorum... Size de şiddetle tavsiye ediyorum. Hayat kısa bu kadar da kasmamak gerekiyor ha?

11 Mart 2014 Salı

YANILMADIM...

 Bazen kendinizi hem çok şanslı hemde çok şanssız hissedersiniz... Bu nasıl olur diye sormayın, çünkü bunu defalarca yaşayan bir ben var karşınızda...
  Ben yapım gereği öyle kendimle alakalı çok sır saklamam. Kendimi ne kadar frenlemeye çalışsam da hep bi şekilde kaçar ağzımdan kelimeler... Ama bazen öyle zamanlar oluyor ki ben tam söyleyecekken olaylar gelip beni buluyor. İşte bu şanslı olduğum nokta. Ama tabi işin şanssız kısmı bazen beni o kadar bezdiriyor ki... 
  Tabi bu dediğimden hiçbirşey anlaşılmıyor şimdi. Peki açalım o zaman daha da... O kadar bezdim ki bu durumdan yazmazsam kurtalamayacağım artık.
   Ben ne zaman birinden hoşlansam, hoşlanmayı da geç 'aaa hoşmuş' desem ya o kişinin sevgilisi çıkar ya da benim arkadaşımdan hoşlanıyor olur. Ya da biriyle konuşuyorumdur böyle tam evet oldu bu sefer bağlanabilirim derken başka biriyle konuştuğunu öğrenirim. Ve bu olaylar o kadar kritik anlarda meydana gelir ki ben bazen tam ipin ucundan döndüğümü hissederim. Yani tam o rezil olma noktasından... Evet bu konuda belki çok şanslıyım fakat artık ben bu durumdan o kadar sıkıldım ki her başladığım şeyde acaba bunun kokusu ne zaman çıkar diye düşünüyorum. Ne zaman benim kulağıma gelir başkaları... 
  Bu durum size çok absürd gelebilir hatta yok canım her seferinde de olmaz da diyebilirsiniz. Fakat oluyor... Benim çevremden en uzak, en alakasız kişilerle de konuşsam onlar bir şekilde bulup yine benim çevremden birileriyle konuşmaya devam ediyorlar. Ve bu her seferinde korkunç bir tesadüf eseri benim kulağıma geliyor... Ve her seferinde ben daha büyük bir hayal kırıklığı ve hüsranla yoluma devam ediyorum... Artık bu öyle birşey oldu ki hiç şaşırmıyorum... Hatta bazen haklı çıktığım için kendime seviniyorum... Bak yine YANILMADIM... 
  Çoğu kez düşündüm bu durumu... Niye beni buluyor? Niye hep benim başıma geliyor? Ben mi buluyorum bu insanları elimle koymuş gibi? Ya da onlar mı hep beni buluyor? 
  Bir süre sonra vazgeçtim sorgulamaktan da... Senin kaderin bu herhalde. Demek ki hep kırılman gerekiyor bu şekilde. Demek ki böyle olgunlaşılıyor böyle büyünüyor... Böyle güvenilmiyor insanlara...
  Arkadaşlarım hep diyor; neden bu kadar sertsin? Neden insanlara güvenmiyorsun? Evet buyrun... Sizin başınıza sürekli bu gelse siz nasıl güvenirdiniz? Nasıl inanırdınız sözlerine? Başkalarına da aynı şeyleri söylemediğinden nasıl emin olurdunuz? 
  Ben artık daha fazla kırılmamak için kalın duvarlar ördüm çevreme. Bazen bir umut ışığı gördüğümde çıktığım o duvarlarım her seferinde daha büyük bir hüsranla sonlandı maalesef... 
  Her seferinde daha da büyüdü o duvarlar...

9 Mart 2014 Pazar

İstiyorum...

  Bazen içimden o kadar aşık olmak geliyor ki... Senelerdir o içimde biriktirdiğim sevgiyi bir anda aktarmak istiyorum... Sıkı sıkı sarılmak ve hiç bırakmamak... Başımı göğsüne yaslayıp zaman dursun istiyorum... Sadece o ve ben... 
  Elimi sımsıkı tutsun ve hiç bırakmasın istiyorum... En çok ona güveneyim istiyorum... Beni asla sırtımdan vurmasın, hep arkamda dursun istiyorum...
  Beni çok sevsin istiyorum... Sevgisiyle deli etsin beni... Ondan ayrı olduğumda bile hissetmek istiyorum onu...
  Aklıma geldiğinde yüzümü kocaman bir gülümseme alsın istiyorum... Kalbim hızlıca atsın mesela onu görünce... Elim ayağıma dolaşsın... Gözlerine bakmaktan bile utanayım istiyorum... Elimi tuttuğunda içim titresin istiyorum... 
  Bazen çokkk sevmek istiyorum...

2 Mart 2014 Pazar

Aşkın bütün halleri...

  ' Aşkın bütün halleri... Tutkunun aklımızı ele geçirmesi... Kötülüğün en güzel hali... Rezil olmaktan duyduğumuz haz... Kırılan umutlarımızın lezzetli kederi... Çiğnenen onurumuzun getirdiği kibir... Vicdan tutulması, bencilliğin son kertesi, yanılsamanın en derin anı... İmkansız olanın çekiciliği... Yani gönüllü kölelik... Yani insanoğlunun en masum hali... Yani bildiğiniz delilik... '

  Bu sözleri bir kitabın arka kapağında okumuştum... O kadar güzel anlatmış ki Aşk'ı... Buraya yazmadan geçemedim...