Bu psikolojiyle dolanınca internette tam da içinden geçenleri söyleyen bir yazı çıkıyor karşına. Ekşi sözlükte bir yazar tam da anlatmış içimden geçenleri. Bana da paylaşmak kalıyor o vakit...
'' Mehmet ve Yurdanur'un bir diyaloğu var
ve her aklıma geldiğinde üzerime umutla karışık bir hüzün çöküyor. Hani ''benim
yerim burası. senin yanın. sen benim hem ailem, hem vatanımsın artık.'' diyor
ya... Böyle şeyleri birisinden duymanın, en çok da birisinin gerçekten böyle
hissetmesinin artık imkansız olması sıkıyor canımı. Bir insana böylesine bağlı
olmak küçümsenecek bir şey oldu. Ait olamamak, bağlanamamak revaçta. Bunun
artısı nedir bilemem ama eksisi kocaman bir yalnızlık hissi, o kesin.
Tek bir insan olsun, benim olsun demektense hepsinden azar azar olsun isteği
var artık. Yanında sevgilisi olanın bile facebook, twitter ve bilmediğim türlü
medyada, ortamda vs. elinin altında en az beş kişi durmakta. Güvensizlik ve
gereksiz bir sosyallik mevcut. ''bu olmazsa'' jokerleri var ama ''bu olsun''
sabrı kalmadı kimselerde. Yalnız kalmak istemiyoruz, yalnız da kalmıyoruz belki
ama yalnız hissediyoruz.
Çok fazla beklenti, çok fazla seçenek var. Ulaşmak kolaysa vazgeçmek daha
kolaydır. Çağın en büyük avantajı gibi duran dezavantajı bu aslında. Her şey
kolay, emek vermeye gerek yok, herkesin zamanı çok kıymetli, Verdiği değeri
göremeyenlerin hayal kırıklığı diğerlerinin üzerine sinen müthiş bir korku
haline gelmiş ve kimse aptal durumuna düşmek istemediği için gerçekten kalbini
açmaz olmuş. Hayatımızı yazsak yalan olur. İçinde neredeyse gerçek bir duygu
barındırmayan hikayeler, çöp yığını.
Bu düzen bir şekilde değişmeyecek. Ya sen ona erken geleceksin, ya o sana geç. Zaman tutturulamayacak. Sonradan anlayacaksın ya da sonradan anlayacak. Bazen birisi
herkesten vazgeçip sana gelecek, oralı olmayacaksın, bazen de sen birisi her
şeyin olsun isterken o hala yedekte tuttuklarıyla kendisini koruduğunu
zannediyor olacak. Karşılıklısı yok. Güçlü olanlar her şeye rağmen devam
edecekler, kuralına göre oynayacaklar ve ne kazanıldığı belli olmayan bir
mücadele içinde ömürleri tükenecek. En iyi ihtimalle bir mantık evliliği veya
yalnız kalınmak istenmeyen geceleri geçirebilecek miktarda sahip olunacak fuck
buddy falan. Çünkü tek eksiğimiz, ihtiyacımız bir erkek ya da kadın bedeni. Oysa Ferhan'ın dediği gibi, ''merhamete
ihtiyacımız var hakim bey...''
Yine de...
İçimde bir umut var ki bana bunları yazdırıyor. Aramıyorum, sadece bekliyorum. Kimseye ''kimse olmazsa bu olsun'' gözüyle bakmadan, kimseye sırf yalnız
kalmamak için yaklaşmadan bekliyorum. Değişiyorum, değişmeye çalışıyorum. Oyundan tamamen çıktım. Böyle değildim. Bu akşam evde oturmazdım mesela. Kuru
kalabalık iyi geliyormuş gibi davranırdım. Ya da benimle ilgilendiğini bildiğim
insanlara biraz gaz verip moralimi yükseltirdim. Elimin altında birkaç iltifat
duyacağım birileri olurdu yani mutlaka. Üzgünsem, yalnızsam, bir şekilde
toparlardım. Mavi boncuklarım vardı. Kıymeti yoktu ama zaman geçerdi işte. Çocukluk, aptallık, gereksiz sosyallikler...
Acelem yok. Sakince ve yalnız bekleyeceğim. Bir gün cebinde yedekleri olmayan,
yerinin benim yanım olduğunu hisseden ve kalmak için her şeyi göze alabilecek
birisi gelecek. Yalnız
kalmaktan değil, bensiz kalmaktan korkacak. Ve aynı şekilde karşılayacağım onu. Birbirimizin hem ailesi, hem vatanı olacağız. Hayatın tüm zorluklarında,
koşturmacasında, her yorgunluğumda bileceğim ki devam etmeye değer,
çünkü o var. Çocuklarımız olacak. Ben babamla hiç kahvaltı yaptığımızı
hatırlamıyorum. Kısmet olmadı onunla büyümek. Bazen ayrıntılara takılır kafam,
merak ederim. Mesela çayı kaç şekerli içerdi, o da reçel sevmez miydi, yeşil mi
yoksa siyah zeytin mi... Bunları merak etmeyen çocuklarımız olacak bizim. Birlikte yeniden büyüyeceğiz. En güzel sofraları kuracağım onlara. Poğaça
kokacak evimiz. Çok çalışacağız, çok yorulacağız ama koşarak geleceğimiz bir
yuva, kapattığımızda her şeyi dışarıda bırakacak bir kapımız olacak. Öyle bir
gülümseyeceğiz ki birbirimize, o gülümsemede yitip gidecek koca dünya. ''