30 Mart 2016 Çarşamba

Eksik...

  Yine bir sınav haftası yine psikolojisi bozuk bir Ecem!
  Aslında sırf böyle olmayayım diye haftasonu Izmir'e kaçmıştım. Kafam dağılsın stres atayım diye... Ama ne fayda o psikoloji çöktü yine üstüme.
  Yine kafamda bir sürü düşünceler... Sanki hücum etmek için bu psikolojiye girmemi bekliyorlarmış gibi. Bu sıkışmış, beyni uyuşmuş, hayattan soğumuş, enerjisiz Ecem'i sevmiyorum.
  Neyse psikolojimin nasıl bir halde olduğunu anlattığıma göre asıl yazmak istediğim konuya geleyim. Dediğim gibi haftasonu Izmir'e kaçmıştım. Eski Ecem olsa o kadar çok mutlu olur o kadar çok eğlenirdi ki... En son gidişimde de eğlendim mutlu oldum yanlış anlaşılmasın. Ama doya doya değil. Eskiden gezmek bana çok iyi gelirdi, çok heyecanlanırdım. Belli bi süre sonra o bile yetmemeye başladı. Hep bi tarafım eksik gibi. Evet geziyorum eğleniyorum ama yetmiyor, bir şeyler tam olmuyor. Ve o boşluk dolmadıkça da bende tam anlamıyla mutlu olamıyorum. Bütün çabam o eksikliği kapatmak için. Sanki daha da farklı yerler görürsem geçecekmiş gibi. Ama geçmiyor... Yine o kısır döngü içinde dönüp dolanıyorum kısaca…
  Gecenin şarkısı da bu olsun o vakit Izmir'e istinaden...


  'Huzuru koklasam Ege'de'

21 Mart 2016 Pazartesi

Yarım Insanlar Topluluğu...

  Bazen o kadar çok geliyor ki üstüme her şey.
  Böyle sanki biri sürekli bastırıyormuş gibi omuzlarınızdan, bir başkası ise iple daha derine çekmeye çalışıyor gibi... Daha da fazlası kalbiniz birinin avucunun içinde bir sünger gibi sonuna kadar sıkılıyor. Işte öyle bir iç sıkıntısı benimki...
  Yeterrr diye bağırıp terkedesim geliyor bu şehri, herkesi...
  Uzaklaşmaya ihtiyacım var sanırım bu ara. Kafamı toplamak ve yüklerimden kurtulmak için...

16 Mart 2016 Çarşamba

Live like Jay...

  Bu ara kafamda sürekli dolanan bir cümle 'Live like Jay'!!!
 
Yakın bir zamanda 'Chasing Mavericks (Dalgaların Peşinde)' adlı bir filmi izledim. Film Jay Moriarity adında tutkulu bir sörfçünün hayatından esinlenmiş. Hayallerinin peşinden giden bu adam kimsenin başaramadığı o kocaman dalgalarda sörf yapmak için limitleri zorluyor ve 'Surfer' adlı derginin kapağına çıkıyor. Muhteşem bir başarı öyküsü... 
  Filmi izlerken bunun gerçek bir hikaye olduğunu bilmiyordum. Ta ki filmin sonunda Jay Moriarity'i anıp onun bu başarısından kısa bir süre sonra 23 yaşında Maldivler'de serbest dalış yaparken öldüğünü söyleyen o yazıyı görene kadar... Film o kadar sizi sarıp sarmalıyor ki sizde yaşıyorsunuz o anları. Sörfle bir alakam olmamasına rağmen o tutku içinize işliyor resmen.
  Filmin sonunda bir duvara yazılmış olan bu yazı sürekli olarak kafanızda dönüyor.

  Bu cümle bana insanın isteyip de yapamayacağı hiçbir şey olmadığını hatırlatıyor. Herkesin hayallerinin peşinden gitmesi, hiçbir şeyin içinde kalmaması gerektiğini... 
  Kendi hayatımda da hep bunu uygulamaya çalışıyorum elimden geldiğince. Bazen soruyorum kendime yaptığın işten, yaşadığın hayattan mutlu musun Ecem diye? Tabi ruh halime göre değişiyor bu cevap ama sanırım mutluyum. Daha iyi olabilir mi? Kesinlikle evet. Fakat bu da benim elimde olan bir şey yine. Hayatımı daha da güzelleştirmek daha da mutlu kılmak... Bir de şuna çok inanıyorum. Hiçbir şey için geç değil. Zararın neresinden dönülürse kar gerçekten. Başka bir hayatınız olmayacak çünkü. Hatta şu an bir daha geri gelmeyecek. Eee o zaman niye istemediğimiz şeyleri yapıyoruz ki... Hayallerimizin peşinde gidelim, bizi mutlu eden şeyleri yapalım hep. Tıpkı Jay gibi...

'The ones who push the limits, discover the limits sometimes push back.'