Evettt yorucu ve bol sıkıntılı bir sınav haftamdan sonra hiçbir şey düşünmemenin keyfine vararak tekrardan buradayım...
Pilini değiştirdiğim radyomla yeniden eski nostaljik ve romantik anlarımıza da hızlı bir giriş yaptık... Özlemişim ya... Yalnız bu sefer yağmur da bize eşlik etmek istedi anlamış gibi... Tüm gücüyle yağıyor dışarıda...
Neyse... Bu kadar laf ebeliği yeter sanırım... Bugünkü konumuz: İlk AŞK...
Hep derler ya ilk aşklar unutulmaz... Hiçbir zaman yenisi o eski tadı, heyecanı vermez diye... Bir kez daha boynumu eğip inandım bu söze...
Ben çok erken yaşta tattım bu duyguyu... O çocukluğun verdiği saflıkla da hiç anlamadım bugüne kadar ilk aşkım olduğunu... Hep öylesine çocukça birşey olduğunu düşündüm... Aslında öyleydi de bi bakıma... Ama şimdi anlıyorum ki biraz daha fazlaymış benimki...
Ben hep onu aramışım aslında... Hep onunla ilgili hayal kurmuşum... Hep o girmiş rüyalarıma... Hiçbir zaman silmemiş beynim onun yüzünü... Onu her görüşümde hep acımış bir yanım... Kırılmış... Yaşayamadıklarıma, zamanı geri döndürememeye yanmışım... Bir sürü 'keşke' biriktirmişim...
Ben çok küçük yaşta bulmuşum aşkın o en saf halini... Hiçbir şeyin farkına varamadan... Belki de bu yüzdendir benim bu arayışım... Bir daha bulabilmek için...
Şimdi düşünüyorum da... Aradan yıllar geçtiğinde bir gün yine karşılaştığımızda, o yanında çocukları ben yanımda çocuklarımla, yine o içimde bitmek bilmeyen ateşle yüzüne bakacağım... Onun hiç haberi olmadan...
29 Ocak 2014 Çarşamba
20 Ocak 2014 Pazartesi
Bazen...
Yine gece ve yine duygusal bir ben... Bu sefer öyle çok şey yazmayacağım... Benim yerime şarkı anlatacak size herşeyi...
Nev - Bazen
İçin öyle sıkılır kimse bilmez neyin var sen bile
İçin öyle sıkılır kimse bilmez neyin var sen bile
Olup bitenleri seyredersin öylece
Yalnızsındır kalabalıklar içinde kim daha iyi bilir ki
Bir ses vardır çözer herşeyi yasaktır duyamazsın
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Boğazında yıllanır bir düğüm
Umrunda mı zamanın senin küskünlüğün
Bazen
Yalnızsındır kalabalıklar içinde kim daha iyi bilir ki
Bir ses vardır çözer herşeyi yasaktır duyamazsın
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Boğazında yıllanır bir düğüm
Umrunda mı zamanın senin küskünlüğün
Bazen
18 Ocak 2014 Cumartesi
Tamamen Yabancı...
Ders çalışmak zorunda olduğumdan mıdır nedir bugün internette ne kadar garip saçma şey varsa araştırıp baktım... Bir ara da eski arkadaşlarımın profillerine daldım... Sonra düşündüm ne kadar da değişmişler... Sanki benim tanıdığım benim birşeyleri paylaştığım çok sevip çok kızdığım insanlar değildi onlar... Biraz burukluk hissettim biraz üzüldüm...
O eskiden sevmediğim herşeyi gözüme batan insanlar bile bana artık o kadar yabancıydı ki... Kavga ettiğimiz şeyleri düşündüm... Ne kadar da çocukmuşuz... O zamanlar ne kadar da önemliydi o konular...
Sonra eskiden hoşlandığım çocuklara baktım... Kimisinin yeni sevgilisi vardı gözlerinin içine bakan... Bir yandan çok sevindim onun için bir yandan da bir tarafım buruldu yine... Üstünden o kadar zaman geçmesine rağmen bende şaşırdım böyle hissetmeme... Kimbilir belki de zamanında içimde kalanlara üzüldüm... Yaşayamadıklarıma...
Sonra en son olarak yakın zamanda konuştuğum, beni çok sinirlendirdiği için konuşmayı kestiğim bi çocuğun profiline baktım... O kadar garipti ki... Beynim onu o kadar çabuk silmiş ki adını hatırlayamadım bir türlü... Mesajlarıma bakıp onu bulmak zorunda kaldım... Sonra baktım şöyle bir fotoğrafına... Hiçbirşey hissetmedim... Ne bir sinir ne bir öfke... Hatta neden kavga ettiğimizi bile zor hatırladım... O kadar saçma geldi ki o da yine... Sonra onun hayatında iyi yönde gelişmeler olduğunu gördüm... Onun için o kadar mutlu oldum ki... Hatta onunla konuşmak istedim onu tebrik etmek istedim... Ama korktum... Onun benim gibi düşünmemesinden...
Bugün bir kez daha anladım... Zaman o kadar hızlı akıyor ve bizi o kadar hızlı sürüklüyor ki geçmiş bazen sanki hiç yaşanmamış gibi oluyor... Tamamen yabancı...
O eskiden sevmediğim herşeyi gözüme batan insanlar bile bana artık o kadar yabancıydı ki... Kavga ettiğimiz şeyleri düşündüm... Ne kadar da çocukmuşuz... O zamanlar ne kadar da önemliydi o konular...
Sonra eskiden hoşlandığım çocuklara baktım... Kimisinin yeni sevgilisi vardı gözlerinin içine bakan... Bir yandan çok sevindim onun için bir yandan da bir tarafım buruldu yine... Üstünden o kadar zaman geçmesine rağmen bende şaşırdım böyle hissetmeme... Kimbilir belki de zamanında içimde kalanlara üzüldüm... Yaşayamadıklarıma...
Sonra en son olarak yakın zamanda konuştuğum, beni çok sinirlendirdiği için konuşmayı kestiğim bi çocuğun profiline baktım... O kadar garipti ki... Beynim onu o kadar çabuk silmiş ki adını hatırlayamadım bir türlü... Mesajlarıma bakıp onu bulmak zorunda kaldım... Sonra baktım şöyle bir fotoğrafına... Hiçbirşey hissetmedim... Ne bir sinir ne bir öfke... Hatta neden kavga ettiğimizi bile zor hatırladım... O kadar saçma geldi ki o da yine... Sonra onun hayatında iyi yönde gelişmeler olduğunu gördüm... Onun için o kadar mutlu oldum ki... Hatta onunla konuşmak istedim onu tebrik etmek istedim... Ama korktum... Onun benim gibi düşünmemesinden...
Bugün bir kez daha anladım... Zaman o kadar hızlı akıyor ve bizi o kadar hızlı sürüklüyor ki geçmiş bazen sanki hiç yaşanmamış gibi oluyor... Tamamen yabancı...
14 Ocak 2014 Salı
Aşk dediğin...
Aşk dediğin dört duvardır bulunur göklerde
Yıksan altında kalırsın
Yıkmasan içerde inan...
13 Ocak 2014 Pazartesi
!!!
11 Ocak 2014 Cumartesi
...
Hayat ne kadar garip hem yalnız kalmak isteriz hem de en çok ondan korkarız... Hep şikayet ederiz ama ödümüz patlar yalnız kalmaktan...
Benim en büyük korkum belki de yalnızlık... Bazende en çok aradığım...
Hunharca Kırışırken, Kıçımız Başımız.
Ben birşeyi çok beğenirsem heryerde paylaşırım onu... Diğer insanlarda sevsinler beğensinler bundan mahrum kalmasınlar isterim... Açıkçası biraz da cıvkını çıkartırım :))
http://zerrinofficial.blogspot.com/2013/11/hunharca-krsrken-kcmz-basmz.html
İşte dediğim gibi, biz sürüden ayrılmışız cano. Bir laf var ya hani :''Bir koyun uçurumdan atlasa diğerleri de peşinden gider'' falan filan. Hah! Ben o sürüde olsam mesela, geçer koca bir kayanın altına oturur, 'bu manyaklar ne yapıyor la'
diye izlerim. Büyük ihtimalle de , cümle bitmeden kaya devrilir, Allah
belamı verir. Yani kurt murt bize sökmez bundan sonra. Gelsin
tanışırız.
Yine öyle çok beğendiğim birşeyi paylaşacağım... Ama bu sefer bir şarkı değil... Benim çok sevdiğim bir karakterin bloğunda paylaşmış olduğu bir yazı bu... O karakteri o kadar çok seviyorum ki bazen sanki kendi içimi görüyorum... O dışa vuramadığım ama aklımdan sürekli geçen şeyleri bir anda o söylerken buluyorum... Bu yazısı da aslına bakarsanız benim söyleyemediklerimden yine... O benim yerime söylemiş e bana da paylaşmak düşer o halde ;))
Hunharca Kırışırken, Kıçımız Başımız.
Sessiz odalar, evler güzelmiş. Lekeli camlar önünde sallanan tül
perdelerin, sararmış dantel uçlarını saatlerce böyle betimleyecek kadar
,mal mal bakabiliyormuşsun mesela. Ya da bazen bir ketçap alıp ,kapı
altından döküyim diyorum. Belki kapıcı görüp ; '' Aaa ! Olamaz bu evde bir cinayet işlenmiş'' der , içeriye dalar falan. Sonra o denyo'nun ''Ulan çöpün suyu ağmış hımmına goyim, bıktım bu kadından' diyeceğini bildiğimden masumca vazgeçiyorum.
..........Dur çay koyim, geldim.

Neyse , Üst kattan çocuk sesleri gelmiyor artık. Büyüdüler mi noldular
anlamadım. Ulan insan üçer beşer daha doğurur. Şiştik burda. Ne biliyim,
top atar camı kırar, zile basıp kaçar falan. Şimdikiler bilgisayar
başında , şeker patlatmalarda. Bizim zamanımızda, anca top patlardı. Onu
da ortasından keser şapka yapar, takardık. Cool'luğun tarihini biz
çoktan yazmıştık da, bilen yok.
Demem o ki, şehir koşturmacası arasında sıkışıp kaldık. Herkes herşeyden
şikayet etmelerde. Altın gününde oram ağrıyor, buram ağrıyor diye
sızlanan tombik teyzelerin, otobüs kuyruğunda nasıl coştuğunu görünce, 'Tanıdık yoga hocası bilen var mı' gibi şeyler çıkabiliyor bünyede. Bi de utanmadan göt atıyor, ırıspı. Noluyor anam. Bin kilosun diye, ne bu orantısız cesaret.
Geçen bir gazetede okumuştum, 13 yıldır, iki bacağı sakat olarak hep
aynı caddede dilenen adam, polisleri görünce koşarak kaçmış. Hem de
gerçekten kaçmış, yakalayamamışlar. Vay ben nerelere gidem.
Bir sahil kenarı olsa diyorum, deniz göl farketmez. Taşlı taşsız , her
kumsala varım. Bir karavan diyorum ,1 metre kare falan. Çeksem suyun
içine kadar,tekerlekleri. Güneş gözlüğü takmasam mesela, güneşe trip
atsam ,götümle. Çok şey istemiyorum , di mi ?
Dursak, durulsak. Yorulduk hımmına ..
Deniz kızı var mı ? Ya da deniz adamı ?
Bu da bir muamma.
Bakarsın gelir melir.
@zerrinofficial
1 Ocak 2014 Çarşamba
Yılbaşı...
Bugün yılbaşı...
Kimilerinin büyük umutlar beslediği, kimilerinin kaybettiklerine üzüldüğü, kimilerinin büyük hayal kırıklıklarına uğradığı koskoca bir yıl geride kaldı artık... Yeniden büyük umutlarla başladığımız o tertemiz sayfa var artık önümüzde... Ve yine bir çok beklentiyle beraber...
Benim de bu yıldan beklentilerim aslında herkes gibi... Başta sağlık, mutluluk, başarı ve AŞK... Bakalım ne kadarı gerçekleşecek ve 2014 bana nasıl sürprizler yapacak... Her zamanki gibi UMUTLUyum...
Kapanışı bugün uzun bir süre sonra tekrar dinlediğim ve söylediğim bir şarkıyla yapalım... Bir ayrılık şarkısı... Yanında bir şiirle...
Kimilerinin büyük umutlar beslediği, kimilerinin kaybettiklerine üzüldüğü, kimilerinin büyük hayal kırıklıklarına uğradığı koskoca bir yıl geride kaldı artık... Yeniden büyük umutlarla başladığımız o tertemiz sayfa var artık önümüzde... Ve yine bir çok beklentiyle beraber...
Benim de bu yıldan beklentilerim aslında herkes gibi... Başta sağlık, mutluluk, başarı ve AŞK... Bakalım ne kadarı gerçekleşecek ve 2014 bana nasıl sürprizler yapacak... Her zamanki gibi UMUTLUyum...
Kapanışı bugün uzun bir süre sonra tekrar dinlediğim ve söylediğim bir şarkıyla yapalım... Bir ayrılık şarkısı... Yanında bir şiirle...
Erhan Güleryüz - Mevsimler
Mevsimlerden sonbahardayım
Resimde sapsarı yapraklar,
Kurumuş dallar.
Yılgın bir rüzgar ve ne yapacağını bilmeyen bir çocuk var
Aslında sana söylemek istediğim çok şey vardı
Mesela keşke bu kadar büyük sevdirmeseydin kendini.
Neyin bedelini ödediğimi bilmiyorum.
Herşeye rağmen sana da kızmıyorum, kızamıyorum.
Acım durulduğunda bir şarkı söylerim belki,
Belki o zaman anlarsın.
Bunca hüzün bizde iyi durmadı.
Bu ayrılık bu aşka hiç yakışmadı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)