11 Ocak 2014 Cumartesi

Hunharca Kırışırken, Kıçımız Başımız.

  Ben birşeyi çok beğenirsem heryerde paylaşırım onu... Diğer insanlarda sevsinler beğensinler bundan mahrum kalmasınlar isterim... Açıkçası biraz da cıvkını çıkartırım :)) 
  Yine öyle çok beğendiğim birşeyi paylaşacağım... Ama bu sefer bir şarkı değil... Benim çok sevdiğim bir karakterin bloğunda paylaşmış olduğu bir yazı bu... O karakteri o kadar çok seviyorum ki bazen sanki kendi içimi görüyorum... O dışa vuramadığım ama aklımdan sürekli geçen şeyleri bir anda o söylerken buluyorum... Bu yazısı da aslına bakarsanız benim söyleyemediklerimden yine... O benim yerime söylemiş e bana da paylaşmak düşer o halde ;))

http://zerrinofficial.blogspot.com/2013/11/hunharca-krsrken-kcmz-basmz.html

Hunharca Kırışırken, Kıçımız Başımız.

Sessiz odalar, evler güzelmiş. Lekeli camlar önünde sallanan tül perdelerin, sararmış dantel uçlarını saatlerce böyle betimleyecek kadar ,mal mal bakabiliyormuşsun mesela. Ya da bazen bir ketçap alıp ,kapı altından döküyim diyorum. Belki kapıcı görüp ; '' Aaa ! Olamaz bu evde bir cinayet işlenmiş'' der , içeriye dalar falan. Sonra o denyo'nun ''Ulan çöpün suyu ağmış hımmına goyim, bıktım bu kadından' diyeceğini bildiğimden masumca vazgeçiyorum.

..........Dur çay koyim, geldim.

İşte dediğim gibi, biz sürüden ayrılmışız cano. Bir laf var ya hani :''Bir koyun uçurumdan atlasa diğerleri de peşinden gider'' falan filan. Hah! Ben o sürüde olsam mesela, geçer koca bir kayanın altına oturur, 'bu manyaklar ne yapıyor la' diye izlerim. Büyük ihtimalle de , cümle bitmeden kaya devrilir, Allah belamı verir. Yani  kurt murt bize sökmez bundan sonra. Gelsin tanışırız.

Neyse , Üst kattan çocuk sesleri gelmiyor artık. Büyüdüler mi noldular anlamadım. Ulan insan üçer beşer daha doğurur. Şiştik burda. Ne biliyim, top atar camı kırar, zile basıp kaçar falan. Şimdikiler bilgisayar başında , şeker patlatmalarda. Bizim zamanımızda, anca top patlardı. Onu da ortasından keser şapka yapar, takardık. Cool'luğun tarihini biz çoktan yazmıştık da, bilen yok.

Demem o ki, şehir koşturmacası arasında sıkışıp kaldık. Herkes herşeyden şikayet etmelerde. Altın gününde oram ağrıyor, buram ağrıyor diye sızlanan tombik teyzelerin, otobüs kuyruğunda nasıl coştuğunu görünce, 'Tanıdık yoga hocası bilen var mı'  gibi şeyler çıkabiliyor bünyede. Bi de utanmadan göt atıyor, ırıspı. Noluyor anam. Bin kilosun diye, ne bu orantısız cesaret.

Geçen bir gazetede okumuştum, 13 yıldır, iki bacağı sakat olarak hep aynı caddede dilenen adam, polisleri görünce koşarak kaçmış. Hem de gerçekten kaçmış, yakalayamamışlar. Vay ben nerelere gidem.

Bir sahil kenarı olsa diyorum, deniz göl farketmez. Taşlı taşsız , her kumsala varım. Bir karavan diyorum ,1 metre kare falan. Çeksem suyun içine kadar,tekerlekleri. Güneş gözlüğü takmasam mesela, güneşe trip atsam ,götümle. Çok şey istemiyorum , di mi ?

Dursak, durulsak.  Yorulduk hımmına ..

Deniz kızı var mı ? Ya da deniz adamı ?
Bu da bir muamma.

Bakarsın gelir melir.


@zerrinofficial

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder