Bütün yaşanmamış aşklar, sevgiler, ihanetler hepsi bir bir gün yüzüne çıkardı... O birbirine sevdiğini söyleyemeyenler mutlu huzurlu hayatlarına başlarken, o etrafındakine çok güvenenler ise derin bir karanlığa gömülürlerdi... O yüzden bu alabildiğine yalansız hayat bana hem tehlikeli hem de korkutucu görünüyor...
Ama diğer yandan benim de çok sevmediğim o sahtecilik, o riyakarlık gidince, sanki herkes birbiri hakkında herşeyi öğrenince, belki daha güzel olur dünya diye düşünmekten de kendimi alamıyorum... Bazen açık açık söylemek geçsede içimden gelenleri maalesef hep bir engel koyuyor hayat önüme... Sevmediğim insanla konuşurken bangır bangır onu sevmediğimi söylesede içim, yüzümün ona hep gülmesi bana en büyük yalan gibi geliyor... Veya sevdiğimi söyleyemediğim insanlar... İşte böyle anlarda keşke diyorum keşke anlayabilseler içimden geçenleri...
Bu konuyla ilgili Mel Gibson'un çok güzel ve çok komik bir filmi var... Çok uzun yıllar önce izlememe rağmen hala hatırladığım, beni çok düşündüren ve bende izler bırakan bir film... Açıkçası bu akıl okuma olayını ilk kez o filmi izledikten sonra düşünmeye başladım diyebilirim... O yüzden etkisi büyük bende... Biraz gülmek ve düşünmek için izlemeniz tavsiye edilir...

İş yerinde gelmeyi planladığı pozisyona bir kadın atanır: Darcy. Erkek yiyici olan bu kadın aynı zamanda müthiş bir reklamcıdır. Nick bir derhal bir plan yapar; Yeni patronunun düşünecelerini okuyacak ve o düşünceleri kendisininmiş gibi satacaktır. Ne var ki her şey planladığı gibi gitmez, aşk yolunu keser.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder